top of page
Ara

Ticari Defterlerinin Sunulmamasının, Bedelsizlik İddiasının İspatına Yeterli Olup Olmadığı

Hukuk Genel Kurulu 2013/1977 E.,  2015/1230 K.


Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Yalova 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 21.09.2011 gün ve 2010/507 E.-2011/342 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 12.06.2012 gün ve 2012/4241 E- 2012/9973 K. sayılı kararı ile;

(...Davacı vekili, davalının icra takibine konu ettiği senedin en az 20 veya 25 sene öncesinde hata ve hile ile müvekkilinden boş olarak alındığını, senedin sonradan doldurulup haksız olarak icra takibine konu edildiğini ileri sürerek müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile %40 tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, açığa imza atılmak suretiyle düzenlenen senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğunu davacının şahitle ispatlayamayacağını, davacının imza itirazının icra mahkemesince reddedildiğini, davacının aldığı zirai ilaç ve tarım malzemeleri nedeniyle söz konusu senedin verildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller, dinlenen tanık beyanları doğrultusunda davacının iddiasının yerinde olduğu, ihtaratlı tebligata rağmen davalı ticari defter ve belgelerini dosyaya ibraz etmediği gerekçeleri ile davanın kabulüne, davacının icra takibine konu 14.02.2007 vade tarihli 10.870,00 TL bedelli senet ile ilgili olarak davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, malen düzenlenmiş bonodan dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir. Bonoya karşı ileri sürülen her türlü iddianın yazılı delille ispatı gerekir. Somut olayda davalı taraf tanık dinlenmesine muvafakat etmediğinden mahkemece tanık dinlenmesi usul ve yasaya aykırıdır. Öte yandan TTK'nun 83.maddesi gereğince (HMK md.222/son) münhasıran davalı defterlerine delil olarak dayandığını ileri sürmediğine göre davalı tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi aleyhine sonuç doğurmaz.

Mahkemece, belirtilen bu yönler gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir...) gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, malen kaydıyla düzenlenmiş bonodan dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir.

Davacı vekili müvekkilinin, dava tarihinden yirmi veya yirmi beş yıl önce muvazaa ile ve kandırılarak elinden (malen kayıtlı) boş bono alındığını ve iradesi dışında doldurularak takibe konulduğunu ileri sürerek, bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine ve davalının % 40 oranında tazminatla mahkûmiyetine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili tarım ilaç ve gereçleri satan müvekkilinin sezon içinde çiftçilere, bedellerini hasattan sonra almak üzere mal sattığını ve bunun karşılığında meblağ hanesi boş bono aldığını, açığa imzalı bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğunu ispat yükünün keşideci-davacı üzerinde bulunduğunu ve tanık dinlenmesine de muvafakat etmediklerini bildirerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece sair deliller yanında dinlenen tanık anlatımları ile davalı ile davacının 1990 yılında ticari ilişki içine girdikleri, davalının kendisinden alış veriş yapan çiftçilerden açık bono aldığı, davacının 1999 tarihinde borçlarını kapatarak davalı ile tüm ilişkisini kestiği; bononun tarihi itibariyle borç durumunun tesbiti amacıyla davalıdan ticari defterlerinin sunulmasının istendiği ancak davalının defter sunmadığı, bononun keşide edildiği tarihte davalının bono üzerinde yazılı adreste faaliyet göstermediği, bono üzerinde 100,-TL’lik damga pulu olduğu ve uzun zaman önce bu uygulamaya son verildiği; bu haliyle bononun keşide tarihi olarak gösterilen tarihte düzenlenmiş bir senet olamayacağı, öte yandan davacının 2005–2006 sezonunda üretim yaptığı iki seradaki zirai ilaç ve gübre masrafının 1.000,-TL’yi aşmayacağı konusunda mahkemede kanaat oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne ve tazminat talebinin reddine dair verilen karar, Özel Dairece yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına bozulmuştur.

Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Uyuşmazlık, malen kayıtlı bonoya karşı, davacı yanca dayanılan davalıya ait ticari defterlerinin sunulmamasının, bedelsizlik iddiasının ispatına yeterli olup olmadığı ve bonoya karşı tanık dinlenip dinlenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Gerek davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu ve gerek yargılama sürecinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu senede karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan “hukuki işlem”lerin ancak senetle ispatlanabileceği hükmünü içermektedir (HUMK.m.290, HMK.m.201/1). Eğer senede karşı ileri sürülen husus hukuki işlem niteliğinde değilse, bir diğer söyleyişle hata, hile, ikrah, muvazaa gibi temelinde iradeyi sakatlayan, haksız fiil benzeri hukuki olgulara dayanılması halinde bu kural uygulanmayıp, tanık deliline de başvurulabilir.

Ticari defterlerle ispat ise davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun özellikle 79 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Talep edilmesine rağmen ticari defterlerin ibraz edilmemesinin defter sahibinin aleyhine sonuç doğurması, ancak karşı tarafın münhasır delil olarak bunlara dayanmasına bağlıdır.

Somut olayda davacı, davalının ticari defterlerine münhasır delil olarak dayanmış değildir; defterler dışında da deliller bildirmiş ve bunları mahkeme huzuruna getirmiştir. Öte yandan davacı hem bononun hile ile elinden alındığını söylemiş, hem de davalı yanla aralarında geçmişte ticari ilişki bulunduğunu ve bu ilişkiden doğan borcunu ödediğini bildirmiştir.

Varılan noktada hile iddiası bakımından tanık dinlenmesi yasaya uygun ise de somut olayda, bizzat davacının iddiaları çerçevesinde bir hile olgusundan söz edilemeyeceği; ödemeye yönelik iddiaların ancak senetle ispatlanabileceği ve davalı defterlerine münhasır delil olarak dayanılmaması karşısında, sırf bunların sunulmamış olmasının davalı aleyhine yorumlanamayacağının kabulü gerekir.

Özel Dairenin muvafakat olmamasına rağmen tanık dinlenmesinin yasaya aykırı olduğu yönündeki bozma gerekçesi, hile iddiası bakımından genel ilkelere uygun değilse de bu husus, bozma gerekçesindeki ilgili kısmın kaldırılması ile giderilebilecek niteliktedir. Ancak belirtilen diğer açıklamalara göre davacının iddialarının ispatlanamadığının kabulü gerekir.

Yukarıda açıklanan bu değişik nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 17.04.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.

8 görüntüleme
bottom of page